4.02.2008

ÜNİTE 6 ÜRETİM VE MALİYETLER

Üretim, insanların ihtiyaçlarını doğrudan ya da dolaylı karşılayacak mal ve hizmetleri meydana getirme çabasıdır. Mikro iktisadi analizde üretim “FİRMA” tarafından yapılır. Üretim fonksiyonu, üretim sürecine katılan tüm faktörlerin (emek, sermaye, hammadde, teknoloji vs.) üretim miktarı ile arasındaki ilişkiyi gösterir.

Q=f(L, K, T, t….)
L:emek , K:sermaye, T: doğal kaynak t: teknoloji
Şekildeki üretim fonksiyonu, kullanılan emek miktarı ile üretim miktarı arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Kullanılan emek arttığında üretim miktarı önce hızla artmakta sonra üretimdeki artış devam etse de hızı yavaşlamakta, bir noktada maksimum üretime ulaşılmaktadır. Maksimum noktasından sonra işçi almaya devam edildiği taktirde üretim miktarı azalmaya başlayacaktır.

Üretimi etkileyen birçok faktör olmasına rağmen, yukarıdaki şekil sadece emek ile üretim miktarı arasındaki ilişkiyi kurar. Bunun anlamı diğer faktörlerin (teknoloji, sermaye, toprak vs.) CETERIS PARIBUS olarak tutulduğudur. Ceteris paribus tutulan aktörlerden birindeki değişme, üretim eğrisini yukarı ya da aşağı kaydırır. (mesela teknolojik bir gelişme, yeni bir makinenin icadı, üretim eğrisini yukarı kaydırır.)

Q bazen TPP (toplam fizik ürün) olarak da adlandırılabilir. Buna bağlı olarak MPP (marjinal fizik ürün) ve APP (ortalama fizik ürün) kavramları geliştirilmiştir.
MPP, firmadaki işçi sayısını bir birim arttırdığımızda üretimin ne kadar artacağını gösterir. APP ise ortalama olarak bir işçinin ne kadar üretim yaptığının göstergesidir.
Şunları aklınızda tutmanız gerekiyor:
1. “Kullanılan emek arttığında üretim miktarı önce hızla artmakta” demiştik ya… Bu, MPPnin artan kısmına karşılık geliyor.
2. “Sonra üretimdeki artış devam etse de hızı yavaşlamakta” demiştik ya… Bu MPP’nin azalan kısmına karşılık geliyor, üstteki şekle bakarsak işçi aldıkça üretimimiz artmaya devam ediyor, ama işe alınan her bir işçinin katkısı azalıyor.
3. TPP’nin maksimum olduğu noktada MPP sıfıra eşitleniyor. Bu noktadan sonra işçi almaya devam edersek üretim azalmaya başlayacak, yani her bir işçinin katkısı pozitif değil negatif olacak…
4. APP’nin maksimum olduğu noktada MPP ile APP kesişir.

Azalan verimler yasası: Yukarıdaki 2. madde ile ilgili… yani işe alınan her bir yeni işçi toplam üretimi arttırsa bile, her birinin marjinal katkısı gittikçe azalıyor. (diyelim ki 5. işçinin toplam üretime katkısı 7 birim, 6. işçiyi işe alıyoruz, toplama katkısı 6 birim, 7. işçiyi alıyoruz toplam üretime katkısı 3 birim.) Buna azalan verimler yasası diyoruz.

MALİYETLER

Üretim yaparken katlanmak zorunda kaldığımız her türlü masraf “maliyet” olarak adlandırılır. Hammadde almak için yaptığımız ödemeler, üretim yapılan binaya ödenen para, işçilere ödenen ücretler vs. hepsi maliyet kavramı içerisinde yer alır.

1. Açık Maliyet-Örtük maliyet: Açık maliyet, üretim yaparken katlanmak zorunda olduğumuz demin sayılan maliyetlerdir. Örtük maliyet ise fırsat maliyetidir. Yani üretime aktarılan kay-nakların başka yerlerde değerlendirilmesi durumunda elde edilecek kazançtır. (yatırım yapmak yerine repo yapılsaydı…)

2. Sabit maliyet (FC)-Değişken maliyet (VC): Sabit maliyet, üretim yapılsa da yapılmasa da katlanılmak zorunda olan maliyettir. (Binaya verilen kiralar, yönetici giderleri…) Değişken maliyet ise üretim miktarı ile bağlantılı olan, üretim arttıkça artan maliyettir. (işçi ücretleri, makineleri çalıştırmakta kullanılan elektrik giderleri vs.) Sabit maliyet ve değişken maliyetlerin toplamı TOPLAM MALİYETi oluşturur.

TC=FC+VC
3. Ortalama Maliyet(AC)- Marjinal Maliyet (MC): Ortalama maliyet ortalama olarak bir birim ürünün kaç liraya üretildiğini gösterir. Marjinal maliyet ise bir birim daha fazla üretirsek toplam maliyetimizin ne kadar artacağının göstergesidir. Ortalama değişken maliyet (AVC) kavramı bir birim üretim için katlanmak zorunda olduğumuz ortalama değişken maliyeti gösterir.
Dikkat edeceğimiz hususlar:
1. AC eğrisi çanak şeklinde, üretim arttıkça önce azalıyor, bir noktada minimum yapıyor ve artmaya başlıyor.
2. MC eğrisi AC nin altından başlıyor ve AC yi minimum noktasında kesiyor. (çizimde yok ama MC AVC yi de minimum noktasında keser.)

AKLINIZDA KALSIN: “Marjinaller, ortalamaları ya max. ya min. noktasında keserler.”

KÂR KAVRAMI

Firmaların kuruluş amacı kâr elde etmektir. Kâr (Π), firmanın gelirleri ile giderleri (=maliyet) arasındaki olumlu fark olarak adlandırılır.

Toplam gelir, firmanın sattığı mal miktarı ile kaç liradan sattığının çarpılması ile bulunur. (TR=P.Q) firma, 10 tane arabayı 20.000 YTL den sattı ise toplam geliri, 20.000*10=200.000 YTL olacaktır. Varsayalım bu 10 arabayı üretirken katlanmak zorunda olduğu toplam maliyet 150.000 YTL ise, kârı;

Π = 200.000 – 150.000 = 50.000 YTL

olacaktır.

3.02.2008

ÜNİTE 5 ARZ VE TALEP UYGULAMALARI

A. DEVLETİN FİYATLARA MÜDAHALESİ VE DENGE OLUŞUMUNA ETKİLERİ

Devlet, kimi zaman vatandaşlarının refahını ve mutluluklarını arttırmak için piyasada oluşan denge koşullarını yetersiz bularak, sosyal adaleti sağlama yönünde bir takım politikalar uygular. Bu politikaların başlıcaları fiyat (asgari ücret, kira kontrolleri ve tarımsal destekleme fiyatları gibi) ve miktar (kotalar gibi) kontrolleri ile vergi uygulamalarıdır.

Fiyat Kontrolleri: Devletin yasa ya da düzenlemelerle (yönetmelik, tebliğ gibi) belirli bir mal ya da hizmetin fiyatını tespit etmesi veya sınırlama getirmesidir.

1. TABAN FİYAT

Taban fiyat, devletin mal ve hizmet arz edenleri korumak için, piyasada işlem görülecek asgari fiyatı belirlemesidir. Bu uygulama sonucu devlet bir mal veya hizmet için asgari ya da taban fiyat belirlemektedir. Bu fiyat düzeyinin altındaki bir fiyattan piyasada işlem gerçekleşmez. Taban fiyat uygulamasında amaç mal ve hizmet arz edenleri (üreticileri) korumaktır. Örneğin, asgari ücret ödemesi ile düşük gelirliler korunurken, destekleme alımlarıyla çitçilerin korunması amaçlanmaktadır.
Devlet müdahalesi olmadığı zaman denge fiyatı P1 düzeyinde oluşur. Devlet denge fiyatını düşük bulduğu için bu fiyatın üzerinde bir fiyat belirler. (PA fiyatı) Eğer devlet böyle bir uygulama ile denge fiyatının üzerinde bir taban fiyat belirlerse ortaya arz fazlası çıkacaktır. Bu fazlalığı devletin satın alıp stoklaması gerekir. Ancak, P1‘in üzerindeki her fiyat arz fazlası oluşumuna neden olmaktadır.

2. TAVAN FİYAT

Tavan fiyat uygulamasıyla devlet uygulanacak en yüksek fiyatı belirler. Amaç, denge fiyatını yüksek bulan tüketicileri desteklemektir. Eğer uygulanması gereken maksimum fiyat, denge fiyatının altında belirlenmişse bir takım sorunlarla karşılaşılır. Bu sorunlardan ilki firmaların fiyatı düşük bulmalarından dolayı üretimi kısmaları ve bu mala ilişkin kıtlık ya da talep fazlası yaşanmasıdır.
Devlet müdahalesi olmadığı zaman denge fiyatı P1 düzeyinde oluşur. Devlet bu fiyatı tüketiciler için yüksek bulup denge fiyatının altında bir fiyat belirler (P2 fiyatı) P2 fiyatı malın satılacağı en yüksek fiyattır. Uygulanan bu fiyat, talep fazlasına yani kıtlığa sebep olacaktır.

Bağlayıcı bir taban fiyat uygulamasıyla ortaya çıkan kıtlık, tayınlama sorununu gündeme getirir. Tayınlama, paylaşım sorununun piyasa mekanizmasının devreden çıkarılarak idari kararlarla çözümlenmesidir. Örneğin, karne uygulamasına geçilecek ve sonuçta her tüketici belirli miktarda malı satın alabilecek, daha fazlasını satın alamayacaktır. Yaşanan tecrübeler bunun uzun kuyrukların oluşmasına yol açarak, tüketicilerde zaman kaybına neden olacağını göstermektedir. Öte yandan, paylaşım sorununun çözümünde fiyat mekanizmasının devreden çıkarılması sonucunda ahlaki olmayan paylaşım yöntemleri de devreye girebilir. Örneğin satıcılar kendi müşterilerine yakınlarına öncelik vererek karmaşaya yol açabilirler.

Tavan fiyat uygulamasının neden olduğu bir diğer sorun özellikle gelişmekte olan ülkelerde karaborsa fiyatının oluşmasıdır. Böylece insanlar devletin kontrolü dışında oluşan karaborsa fiyatıyla (PK) uygulanan tavan fiyat (P2) arasında anlaşmaya göre belirlenen bir fiyatın kabullenmek durumunda kalırlar. Bu durumda malların gizli saklı satışına neden olacaktır.

Bir başka sorun da bu fiyat düzeyinde satılan malın kalitesini geliştirmeye yönelik çaba gösterilmemesi, maliyeti düşürmek için firmaların düşük kaliteye yönelmeleridir.

3. ASGARİ ÜCRET POLİTİKASI

Devlet müdahalesinin olmadığı durumda, emek piyasasında denge istihdam ve üretim düzeyi arz talep koşullarına göre belirlenir. Emek piyasasında emek arz edenler hane halkı iken, emek talep edenler firmalardır.
Asgari ücret uygulaması ve işsizlik: Arz ve talep kanununa göre emek piyasasında başlangıçta denge, emek arz eğrisi (SL) ile emek talep eğrisinin (DL) kesiştiği E noktasında oluşacaktır. Bu ekonomide, asgari ihtiyaçları karşılayabilmek için gerekli ücretin 400 YTL olduğunu kabul edersek, emek piyasasının 300 YTL ücret düzeyi ve 135 milyon saatlik emek miktarında dengeye geldiği görülmektedir. Bu ücret düzeyinin yetersiz olduğuna inanan devlet, en düşük ücret düzeyini 400 YTL olarak açıklayacak olursa, talep edilen emek miktarı, 80 milyon emek saatine gerilerken, arz edilen emek miktarı asgari ücret düzeyinde 190 milyon emek saatine yükselecektir. Arz edilen ve talep edilen emek miktarları arasındaki (190-80) 110 milyon emek saati artık olacaktır. Emek piyasasındaki bu artık işsizlik olarak tanımlanır.

Asgari ücret politikasıyla ilgili olarak iki temel sonuç ortaya çıkmaktadır: Bu politikalar sonucu ücretlerin yükseltilmesi, halihazırda çalışan ücretli kesimin refah seviyesini arttırırken yüksek ücretler nedeniyle iş bulamayanların ya da işini kaybedenlerin refah seviyesini düşürür.

4. TARIMSAL DESTEKLEME FİYATLARI

Dünyanın pek çok ülkesinde tarım kesimini kalkındırmak amacıyla tarımsal destekleme politikaları uygulanır. Tarımsal destekleme politikaları içerisinde en sık karşılaşılanı devletin kritik gördüğü bazı tarımsal ürünler (çay, tütün, pamuk, buğday) için destekleme alımı fiyatı belirlemesidir. Tarımsal destekleme fiyatı da aynen asgari ücret düzeyi politikasında olduğu gibi bir taban fiyat uygulamasıdır. Bu uygulama, devletçe belirlenen bir fiyat düzeyinin altında piyasada işlem yapılmasını engellemektedir. Bu durumda ortaya çıkacak artık yani arz fazlası devlet tarafından satın alınacaktır.
Tarımsal destekleme fiyatı ve arz fazlası: Devlet, çayın kg başına taban fiyatını 400 TL olarak açıklamıştır. Bu yeni fiyat düzeyi, denge fiyatının 100 TL üzerindedir. Fiyat artışı, talep edilen çay miktarını 80 tona geriletirken, arz edilen miktarın 190 tona yükselmesine neden olacaktır. Ortaya çıkan arz fazlasını devlet satın alma sözü verdiği için şekildeki artık bölgesini yok edecek şekilde bir talep yaratarak piyasa temizlemesini gerçekleştirecektir. Yani devlet QT kadarlık kısmının alıcısı olarak piyasaya girecektir. Bu potansiyel alıcıların sayısında bir artış anlamına geleceğinden talep eğrisi sağa kayacaktır. Böylece taban fiyat düzeyinde denge meydana gelecektir.


5. KİRA KONTROLLERİ
Kira kontrolleri ve kıtlık: Kiralık konut talep eğrisinin (DR) ve arz eğrisinin (SR) ile gösterildiği grafikte, devletin piyasaya müdahale etmediği ortamda denge E noktasında oluşmaktadır. Denge durumunda kira ücreti 300 YTL iken, kiralık ev miktarı 150 adettir. Ancak yerel yönetimin konut kiraları için kira kontrolü yoluyla 200 YTL lik kira tavanı belirlediğini düşünürsek, bu durum piyasada konut kiralarında bir düşüş olarak algılandığından kiralık konut piyasasında talep edilen miktar 200’e çıkarken, arz edilen miktar 100 adede düşmektedir. Sonuçta devlet müdahalesi ile dengenin altında belirlenen kira bedeli piyasada bir kıtlık sorununa neden olacaktır.

B. MİKTAR KONTROLLERİ VE DENGE OLUŞUMUNA ETKİSİ

Kota: En sık, uluslar arası ticarette ve üretimde uygulanan miktar sınırlamalarına verilen genel addır.

1. ÜRETİM KOTALARI

Üretim kotası, devletin arz edilen mal veya hizmet miktarını sınırlayarak tam rekabet koşullarında oluşmuş olan piyasa fiyatını üreticilerin lehine arttırması yönündeki bir politikadır. Bu uygulamanın fiyat kontrollerinden farkı, burada devletin miktar kontrollerine yönelmesidir.

Devlet üretim miktarına sınırlama getirerek, piyasadaki mal ve hizmet miktarını piyasa koşullarında oluşacak denge miktarının altında belirlerse doğal olarak piyasada bir daralma söz konusu olacaktır. Bunun doğal sonucu da fiyatın artması şeklinde gerçekleşir. Denge miktarındaki kısıtlamaya karşın denge fiyatındaki artış bir yandan üreticilerin gelirinde artış yaratırken diğer yandan piyasaya yeni üreticilerin girmesini engellemiş olur.
Üretim kotası ve arz fonksiyonu: Devlet müdahalesinin söz konusu olmaması durumunda piyasa E noktasında dengeye gelmekte ve bu denge düzeyinde piyasada 300 YTL kg fiyatından 150 bin ton afyon alınıp satılmaktadır. Ancak devlet afyon üretimini 100 bin ton ile sınırlandırırsa denge miktarı azalacaktır. Denge miktarındaki bu kısıtlamaya karşın denge fiyatındaki artış üreticilerin kazançlarını arttıracak ve piyasaya diğer üreticilerin girmesini engelleyecektir. Bu durumda arz eğrisi 100 bin ton düzeyinde dirsek yapar. Dirseğin meydana geldiği noktadan itibaren afyonun kg fiyatı ne kadar artarsa artsın arz edilen miktar arttırılamayacaktır. Uygulanan bu üretim kotası denge noktasının solunda oluştuğundan denge fiyatı da kg başına 400 YTL ye yükselecektir.

2. İTHALAT KOTALARI

İthalat kotası, belli bir dönem boyunca, ithal edilecek ürün miktarı veya değeri üzerine bir tavan koyulmasıdır. İthal kotalarının ilk amacı ulusal endüstrileri diğer ulusların üreticilerinin rekabetinden korumak ve ödemeler dengesindeki açıkları azaltmaktır.
Eğer dış ticaret üzerinde, kota türü bir sınırlama olmazsa, otomobilin yurtiçi fiyatı, dünya piyasa fiyatı 20 bin YTL ye eşittir. Dünya fiyatı yatay eksene paralel olarak çizilen bir doğru ile gösterilmektedir. Bu koşullar altında, Türkiye’de 120 bin adet otomobil satılacaktır. Bu fiyat düzeyinde yurtiçi üreticiler 40 bin adet otomobil arz edecektir. (120-40) 80 bin adet otomobil yabancı ülkelerden ithal edilecektir. İthalat yılda 40 bin adetle sınırlandırıldığında ithal otomobil arzı azalacağı için, kota konulan ürünün fiyatı 30 bin YTL ye yükselir. Daha yüksek fiyat düzeyinde, tüketiciler artık 120 bin adet değil 100 bin adet ürün talep etmektedirler. Bu miktarın 60 bin adedi ulusal otomobil üreticileri tarafından arz edilecektir. Bu durumda tüketiciler hem daha az miktarda otomobil satın alabilmekte hem de bunun için daha yüksek bir fiyat ödemek zorunda kalmaktadırlar.

C. VERGİ UYGULAMALARI

Devletler hem kamusal amaçları gerçekleştirmek için gerekli olan geliri sağlamak, hem de piyasada oluşan sonuçları etkilemek amacıyla, ülkede gerçekleştirilen ekonomik faaliyetleri vergilendirirler. Vergiler bazen belli bir miktar, bazen belli bir oran şeklinde olabilir.

Bazı durumlarda ise vergi sabit bir miktar olarak da karşımıza çıkar. Sabit miktarlı bu vergiler baş vergileri olarak nitelendirilir ve ekonomik faaliyetlerden tümüyle bağımsızdır.

Belli bir maddi ölçü üzerinden (ağırlık, uzunluk, adet, hacim gibi) alınan vergiler ise spesifik vergiler olarak tanımlanır. (Motorlu taşıtlar vergisi)

Belirli bir parasal değerin yüzdesi şeklinde hesaplanan vergiler ise ad valorem vergiler olarak isimlendirilir. Kişisel gelir vergileri ve kurumlar vergileri bu tip içinde yer alır. (spesifik vergiler miktar, ad valorem vergiler ise değer vergiler olarak da tanımlanır.)

1. SATIŞ VERGİSİNİN ÖDENMESİ

Satış vergisi uygulamaya konmadan önce benzin piyasasında dengenin E noktasında gerçekleştiğini görüyoruz. Bu durumda denge fiyatı 300 bin TL ve denge benzin miktarı 135 bin litredir. Uygulanacak satış vergisi her birim üzerinden alınacağı için arz eğrisi bir bütün halinde sol yukarıya doğru kayacaktır. Vergi uygulaması arz eğrisinin sola yukarıya kaymasına neden olurken, artan fiyatlar da talep edilen mal ve hizmet miktarının azalmasına neden olur. yeni denge noktası E2 ye kayarken, denge benzin miktarı 80 bin litreye gerileyecek ve yeni denge fiyatı 400 bin TL ye yükselecektir. Arz eğrisindeki kayma 200 bin TL lik vergi kadar olacaktır.

Vergi Yansıması: Vergiyi ödeyen mükellefin bunun bir kısmını veya tamamını fiyat mekanizması aracılığı ile diğer kişilere aktarmasıdır. Uygulanan satış vergisinin üretici ve tüketici tarafından hangi miktarda yüklenileceğini arz ve talep eğrilerinin esneklikleri belirler.

-Talep Esnekliğinin Arz Esnekliğinden Küçük Olması Durumunda Verginin Yansıması:
Verginin daha büyük kısmı, üretici tarafından tüketiciye yansıtılacaktır
-Talep Esnekliğinin Arz Esnekliğinden Büyük Olması Durumunda Verginin Yansıması: Verginin daha büyük kısmını üretici yüklenecektir.
- Talep Esnekliğinin 0 Olması Durumunda Verginin Yansıması: Verginin tümünü tüketici öder. Yani üreticinin ödemekle yükümlü olduğu verginin tümü tüketiciye yansımıştır.
- Talep Esnekliğinin ∞ Olması Durumunda Verginin Yansıması: Uygulanan vergi tümüyle üretici tarafından yüklenilmektedir.
- Arz Esnekliğinin ∞ Olması Durumunda Verginin Yansıması: Tüm vergi piyasa fiyatlarına yansıtılmakta ve verginin tüm yüklenicisi tüketici olmaktadır.

D. ÜRETİCİ VE TÜKETİCİ RANTI

Toplam Rant: Bir malın alıcılar açısından toplam değeri ile bu malları üreten üreticilerin toplam maliyetleri arasındaki farktır.

1. TÜKETİCİ RANTI

Tüketicinin bir mal için ödemeye hazır olduğu fiyat ile gerçekte ödediği fiyat arasındaki farktır.
Tüketici rantının değişmesi: Denge fiyatının azalması tüketici rantını büyütecektir. Çünkü bir taraftan mevcut miktar için tüketiciler daha az öderken, diğer taraftan bu düşük fiyattan yeni tüketiciler piyasaya girecektir. Söz konusu rantın öncekine daha büyük olması ekonomide refah düzeyinin arttığını yansıtır. Devletin piyasaya müdahalesi piyasa fiyatını etkilediği için bu tür politikalar tüketici refahını da değiştirir.
2. ÜRETİCİ RANTI

Üreticinin ürettiği malı satmaya razı olduğu fiyat ile gerçekte satış yaptığı fiyat arasındaki farktır.
Üretici rantındaki değişme: Denge fiyatının yükselmesi üretici rantını büyütecektir. Çünkü bir taraftan mevcut miktar için piyasadaki üreticiler daha yüksek bir fiyat elde ederken, diğer taraftan bu yüksek fiyattan yeni üreticiler piyasaya girecektir. Söz konusu rantın öncekine göre daha büyük olması ekonomide kârlılığın arttığını gösterir. Devletin piyasaya müdahalesi piyasa fiyatını etkilediğine göre bu tür politikaların üreticilerin kârlılığını da değiştirir.